Toplam Ziyaretçi: 957.844
© 2015, Tüm Hakları Mustafa TURAN'a Aittir.
Ekşi Bilişim & Tasarım

PEYGAMBER’E HÜRMET HARAMEYN’E HİZMET PEYGAMBER’E HÜRMET HARAMEYN’E HİZMET

Bizim inancımızda ve kültürümüzde “Hicaz” dendiği, Kâbe ve Peygamberimiz’den bahsedildiği zaman, hasretiyle yanıp içi cız etmeyecek insanımız hemen hemen yok gibidir. İslamiyeti kabul ettiğimizden bu güne gelinen süreçte biz, Allah’a âşık, Rasülüllah’a sevdalı bir millet olmuşuzdur. İ’lây-ı kelimetullah ve ihyây-ı sünneti Rasülüllah uğruna mücadele verip, bu yolda ölmeyi canımıza minnet bilmişizdir.

Ecdadımız, Allah(cc) ve Rasülüne derin bir hürmet beslemiş, bütün imkânlarını seferber ederek, Mekke ve Medine’ye de her türlü hizmeti götürmüştür. Aynı zamanda o mukaddes topraklarla, bağrındakilere derin bir saygı duyup,  oraları adeta bir mücevher hazinesi haline getirmiştir. Bu hürmet ve hizmet, âbideleşmiş ve ebedileşmiştir. Tarihte destan olacak bir niteliğe sahiptir desek yeridir. Hani Şair diyor ya:

Onlardan kaldı bu toprak, biz gezip tozmayalım mı?

Yabanlar kıskanır diye, destan da yazmayalım mı?

             Biz de bu mantıktan hareketle, dünkü ecdadımızın elle tutulur, gözle görülür hizmeti ve tüm mukaddeslere hürmeti ile bugünkü neslimizin aynı misyonu devam ettirmesi gerçeğini destanlaştıralım istedik. İşte bu fikirden, elinizdeki bu kitap doğdu.

            Her yurt dışı dönüşümüzde olduğu gibi, 2008 Yılında gittiğimiz Hac dönüşü de, izlenimlerimizi basında okuyucularımızla paylaşmıştık. Bu izlenimleri yoğun istek üzerine, “Bir Tarihçi Gözüyle Haccı Yaşamak” adıyla kitaplaştırmış ve kitabı da “Kutsal Topraklarda Osmanlı İzleri ve Sanal Mekke- Medine Seyahati” başlıklı sunuya aktarmıştık. Bu başlık altındaki konferans ve seminerlerimiz, üç yıldır gerek yurt dışında, gerekse yurt içinde yoğun bir şekilde bugüne dek devam edegeldi. Artık bu sunularla da zengin bir birikim elde edilmişti.  Geniş kitleler tarafından bu anlatımların, kitaba aktarılması talebi ve ihtiyacı günden güne artmaktaydı.

             2009’da yayına hazırladığımız Hac Kitabı’nın hacmi çok geniş olunca, biz de ikinci bölüm olarak dizayn ettiğimiz  “Ecdadımızda Peygamber Sevgisi ve Haremeyn Hizmeti” bahsini, ilerideki bir çalışmada açmak üzere çok kısa vermiştik.

            O günden bugüne 2010 ve 2011 yıllarında Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla Kutsal Topraklar’a iki defa daha gitmek nasip oldu ve bu ziyaretleri değerlendirerek, araştırmalarımıza devam etme fırsatı bulduk. Bol bol doküman toplayıp dosyamızı da kabarttık. 

            Oturup bütün bu dökümanları ve çalışmaları kitap formatına sokmam gerekiyordu. Fakat yoğun konferans proğramlarından zaman bulmakta güçlük çekiyordum. Ve bir karar verip, sadece gerek duyduğum kaynağa ulaşmak için il’e ve il dışına gitmenin dışında, kendimizi çalışma odasına hapsettik. Günde yaklaşık 16-17 saat çalışarak şükürler olsun ki, altı ay sonra elinizdeki bu eseri tamamlamış olduk.

            İçindekileri, Peygamberimiz’e Hürmet, Haremeyn’e Hizmet, Bir Tarihçiyle Mekke-Medine’yi Ziyeret ve Edebiyatımızda Peygamber Sevgisi ve Na’tlar olmak üzere üç ana başlık altında verdik.

            İlk bölümde işlediğimiz tarihimizde ve kültürümüzde Hz. Peygamber’e hürmet ve Haremeyn’e hizmet, milletimizin islamiyet’e girişiyle başlıyordu. Ancak en geniş manasıyla Osmanlı’da makes buluyor ve özellikle de Yavuz Sultan Selim’den itibaren zirveye oturuyordu. Biz bu keyfiyeti göz önüne alarak, kuruluşuyla başlayıp yıkılıncaya dek, Osmanlı’nın hizmetine ağırlık verdik.

            İkinci bölümde ise, Mekke ve Medine’yi adım adım ziyaret ederek, tarihi ve sosyal dokunun dini dokuyla izdivacından kristalize olmuş o büyülü hâlini anlatmaya özen gösterdik.

            Bizim bu çalışmamızın benzerlerinden farkı ise, konulara yaklaşımından ve alınması gereken mesajlara ağırlık verilmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü biz okuyucuyu, ziyaretle birlikte, zihin, ruh ve gönül planında derinliğine ve genişliğine bir tefekküre kanalize etmeyi amaçladık.

            Mukaddes topraklarda gezdiği ve gördüğü her kareden, ruh ve gönül dünyasına bir kapı açmasını, ibretleri ve hikmetleri kavrayıp gereken mesajı almasını hedefledik. Gezdiği yerlerde ve gördüğü mekânlarda tarihe yolculuk edip, Asr-ı Saadet’i iç dünyasında yaşayarak,  rûhi yönden rihteri büyük depremle sarsılmasını ve bir nefis muhasebesi yaparak, Hac, ya da umre’nin mana boyutundan en azami şekilde istifade etmesini arzuladık.

            Mesela Mescid-i Nebevi’yi tanıtırken, Ashab-ı Suffa’ya ve eğitimin önemine işaret ettik. Peygamberimiz’in buradaki fonksiyonunu ideal öğretmene ve ideal İmam Hatib’e uyarladık.  Bir-i Osman’dan ve Hz. Hatice validemnizden bahsederken, Allah yolunda infaka ve  ömür boyunca hayır-hasenata vurgu yaptık. Uhut’u, Hendek’i, Kâbe’yi, Arafat’ı, Mina’yı, tavafı ve Mirac’ı verirken de aynı içeriğe özen gösterdik.

            Her yerde kare kare ecdadımızın izini göstererek, gerçek tarihimizin iyi okunmasını, ecdadımızla iftihar edilmesini ve hayırla yadedilmesi gereğini sık sık vurguladık. Metafta bir şavt yaptık ve her karede gördüğümüzün, tarih, sosyal ve inanç açısından ayrıca basiret gözüyle de okunmasının gereğine işaretle, içerdiği mesajları bir bir zikrettik. Hakeza Sa’yda ve diğer ziyaret yerlerinde de öyle. Sevr ve Hira’yı ziyareti tamamen değişik pencereden ve değişik yorumla verdik. vb.

            Özetle, Mekke ve Medine’nin ziyaret yerlerinde cesetten ruha, zarftan mazrufa yönelinmesi ve ziyaretçilerin mana itibarıyla azami kazanımı nasıl elde edecekleri noktası, bizim üzerine titrediğimiz hassasiyetlerimiz oldu. Kitab, önsöz ve mukaddimeden sonra, II. bölümden başlanarak da okunabilir. Tercih okuyucularımızındır. Yüce Mevlam tesirini halkeyler inşallah.

            Esasında II. bölümde yazdıklarımız, Beyaz perdede Sanal Hac ve Umre konferanslarımızdaki anlatımımızın yazıya döküş biçimi şeklinde gerçekleşti. Çünkü biz bu konferansları il ve ilçe müftülüklerindeki din görevlilerimize verdiğimiz gibi, Hacı ve Umre adaylarımıza ve toplumun her kesimindeki halka da veriyoruz. Diyanet personelimizin güzide mensupları, meselenin dini boyutuna en iyi şekilde vâkıf olduğu ve muhataplarına da anlattığı, zaten malumdur. Tereciye tere satmanın bir anlamı olmaz elbette. Ancak biz bu noktada, bir Tarihçi olarak, tarihi ve sosyal dokuya ağırlık verip, aldığımız yeterli dini eğitimin de katkısıyla, dini boyuttan da istifadeyle, elde ettiğimiz zengin dökümanı, izleyicilerimizle paylaşıyoruz. Kitabın bu bölümü, benzerlerinden farklı bir  bakış açısıyla, Hac ve Umre rehberi niteliği de taşımaktadır.

            Beyaz perdede sanal Hac ve umre programlarındaki manevi atmosferi ve yoğun ilgiyi,  Çanakkale konferansları dâhil, diğer hiçbir programda bulamadığımızı gördük. Bu keyfiyetin de,  konunun kutsiyetinden, hassasiyetinden ve milletimizin Cenâbı Hakk’a ve Peygamberimiz’e olan hürmetinden, sevgisinden ve sevdasından kaynaklanıyor olmalı diye düşünmekteyiz.

            Eserin son bölümü ise, edebiyatımız ve kültürümüzde Peygamber sevgisi ve Na’tlardan oluşuyor. Lütfen bu bölümü gelişi güzel şiirler olarak görmeyelim. En güzel na’tları, en güzel isimlerden özenle ayıklayıp seçerek verdik. Çok özenle seçtiğimiz her bir na’t’ın okuyucusunu duygulandıracağına, heyecanlandıracağına ve kanatlandırıp uçuracağına inanarak bu seçimi yaptık. Tecrübe ile sabittir. Okunup o duygunun yaşanmasını arzu ederiz.

            Sevgili Peygamberimiz’in müsamahasına sığınarak acizâne ve fakat hâlisâne olarak kaleme aldığımız bu mütevazı eseri, O’nun “Kutlu Doğumu” na ithaf ettik.

            Hac kitabımız gibi, bu eserimizin de bütün gelirlerini öksüz ve yetimlere, hayır kurumları ile ihtiyaç sahiplerine vakfettik.

            Rabbim kabul eylesin inşallah. Hac ve umre ile birlikte böyle bir çalışma yapmayı bana lütfettiği için, Yüce Rabbime sonsuz şükürler ediyorum.

            Okuyucularıma da sevgi ve saygılar sunuyorum.

MustafaTuran

Bu Sayfayı Paylaşın

Tüm Kitaplar