Toplam Ziyaretçi: 957.844
© 2015, Tüm Hakları Mustafa TURAN'a Aittir.
Ekşi Bilişim & Tasarım

KİTAP VE ATATÜRK KİTAP VE ATATÜRK

Bugün bizim okumayan bir toplum oluşumuz, maalesef çok acı bir gerçek. Oysa Atatürk’ün, resmi devlet işleri dışında, ya da askeri üniformayla, resmi vazifesi dışındaki zamanlarında, sürekli kitap okuduğu biliniyor. Türk Tarih Kurumu’nun yayımladığı “Hatıra Defteri” içindeki bilgiler, bu keyfiyetin en güzel tercümanıdır.

 Öte yandan, Atatürk’ün çalışma saatlerinin önemli bir bölümünü kütüphanesinde gerçekleştirdiğini, önemli misafirlerini burada kabul ettiğini, devlet işleriyle ilgili kanun ve yönetmeliklerin taslaklarını kütüphanesinde hazırladığını ve çok ilgisini çeken bir kitaba rastladığı zaman, uzun zaman kütüphanesinden çıkmayarak o kitabı okuduğunu en yakın çevresi anlatmaktadır

  Zamanının önemli bir kısmını kitap okumaya ayıran Atatürk, sadece kendisi değil, halkın da okumasını istiyordu. Her platformda kitap öğesini öne çıkarıyor, yurt gezilerinde uğramadan geçmediği iki yerden biri, okullar, diğeri de kütüphaneler oluyordu.

 Peki, madem Atatürk, kitabı vazgeçilmezleri arasına koymuş, kütüphanelere özel bir önem atfetmiş ve binlerce kitap okumuşsa ve halkın da okumasını istemişse, bugün biz neden, dünya kitap okuma istatistiklerinde son sıralarda bulunuyoruz? Ülkemizde kişi başına düşen kitap sayısı niye komik bir durumda? Japonların bir günde bastıkları kitapları, biz niye ancak bir yılda basabiliyoruz?

Batıdaki bir insan yılda kitaba yüzlerce dolar para harcarken, bizim insanımız neden bir yılda kitaba bir dolar dahi para ayırmıyor?

Bu soruları çoğaltabiliriz.

Şimdi kitap okuma anketlerinde, dünyanın en geri ülkeleri arasında yer almamız, ancak aklımızı başımıza getirdi ve çok geç de olsa, artık yavaş yavaş kitap okumayı özendirici tedbirler almaya başladık.

 Atatürk’ün okuduğu kitaplardan elde ettiği başarı keyfiyetini ve kitaba verdiği önemi bugüne kadar ilköğretimin ilk yılları ile ortaöğretimde Edebiyat, Tarih, Türkçe ve Felsefe gibi sosyal derslerde niçin öğrencilere kavrat/a/madık acaba?

Hatta niye hiç temas dahi etmedik bu konulara?

Kışladaki askere, emniyetteki polise, dairedeki amir ve memura, fabrikadaki patrona ve işçiye, Camideki imam ve cemaate, okuldaki öğretmene ve öğrenciye ve bütün bir halka, kitap okumanın önemini ve gereğini niçin anlat/a/madık acaba?

Niçin kalın kalın T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük kitabı yazanlar, O’na ait en ince ayrıntılara kadar bilgi verdikleri halde, Atatürk’ün hayatında çok önemli bir yer tutan, zamanının büyük bir kısmını ayırdığı ve başarısına mihenk taşı yaptığı çok kitap okuma fiiline, bir satır dahi olsa hiç yer vermediler?

Kitap, benim hayatımda çok özel bir yere sahip bulunuyor. Çünkü kitaplar getirdi beni çobanlıktan yazarlığa. [1]

Onlar sayesinde kurtuldum dağdan, bayırdan, köyden. Kitaplara çok şey borçlu olduğum için, yaklaşık 20 yıldır toplumda kitap okuma alışkanlığını yaygınlaştırma mücadelesi içindeyim.

Kitap Okuma Alışkanlığı ve Özendirici Tedbirler” başlıklı makalemizi 1992’de, konu ile ilgili bir kitabımızı da “Kitapların Sırrı” adıyla 2006’da yayınlamıştık. Uzun zamandan beri yurt içinde pek çok il ve ilçemizde bürokrasi ve halka yönelik “ Kültürümüzde Kitap”, okullarımızda ise öğretmen ve öğrencilerimize “Kitap Okuma ve Başarıda Motivasyon” konferansları vermiş, zaman zaman da benzeri programları yurtdışında icra etmiştik.

Bütün bu programlarda, dünyanın başarılı olmuş insanlarının kitap okuyarak başardıklarını özenle vurguluyor, Mevlana’dan Abraham Lincoln’a, İbn-i Sina’dan Maksim Gorki’ye, T. Edison’dan Cemil Meriç’e kadar daha nicesinin yaşamındaki başarısına, kitap okuma faktörünün birinci derecede etken olduğunu slâytlarla anlatıyor, kitap okumanın sosyal hayatta ve sınavlardaki yararı üzerinde duruyorduk.

Atatürk ve Kitap” diye bir parantez açarak da, Atatürk’ün hayatında kitabın önemini işliyorduk. Gördüm, bu alanda bir boşluk vardı. Çeyrek asır boyunca “T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” dersleri okutmuş biri olarak, Atatürk’ün yaşamında kitaba gösterdiği ihtimam ve ona ayırdığı zaman çok özel olmasına rağmen, ders kitaplarında bu keyfiyete yer verilmemesinden oldukça rahatsızdık. Kendi inisiyatifimizle Atatürk’ün Milli Eğitim ve Kültür ile ilgili görüşleri bahsinde, o boşluğu doldurmak maksadıyla, O’nun kitaba verdiği önemi örneklerle öğrencilere vermeye gayret etmiştik.

Düşündük ki, bu anlattıklarımızı ve geniş bir araştırmayla elde ettiğimiz dokümanları bir kitap haline getirerek, daha geniş manada toplumun istifadesine sunalım. Böylece insanımıza kitap okuma alışkanlığı kazanma noktasında, karınca kararınca bir katkı sağlamış olalım.

İşte elinizdeki kitap, bu sebepten doğdu.

Bu kitap, okulda okutulan bir ders kitabı niteliğinde değildir. Ama çok derin dersler ve ibretler verici bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Bu çalışmamızda biz, Atatürk’ün başka yönlerini değil,  sadece kitap okuma sevgisi ve tutkusu yönünü ele alıp inceledik. Konuyu ara başlıklar halinde bölüm bölüm vermeye gayret ettik ki, okuyucu sıkılmasın. Hatta sayfaları rahatlatmak amacıyla anlatılan konuyla alakalı bir karikatür, fotoğraf, ya da figür koymayı uygun bulduk.

 Bu kitabın okullarımızda ve toplumda büyük bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Özellikle öğrenciler, dünyada başarılı olmuş insanların yaşam öykülerini çok merak ediyor, anlatıldığında da büyük bir dikkat ve ilgiyle izleyip motive oluyorlar.

Bu başarı öyküsünde, motorize gücün kitap olduğunu öğrenen ve buna inanan bir öğrenciyi, artık kim kitap okumaktan alıkoyabilir ki? 

Hele hele Atatürk gibi bir liderin:

Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım” sözündeki yaklaşımı ve hayatındaki daha nice başarıda, yegâne sebebin okuma sevdası olduğu gerçeği,  öğrencilerimizi ve gençlerimizi kitap okuma noktasında, önce okumanın gereğine ve önemine inandırıp, sonra da onları bu atmosferde kanatlandırıp uçuracaktır.

Kitap okumanın zevk olmaktan öte, zevke köle olma özelliğini kavrayan bir insan, artık nasıl kitapsız edebilir ki?

İçinde yaşadığımız toplumu, kitap okuyan bir toplum haline getirmeye mecbur olduğumuz kadar, mahkûmuz da. Bu alışkanlığın ilk nüvesi de okullarımızda hayat bulması gerekiyor. Ailenin de aynı ölçüde, konuya kanalize edilmesi ve takviyesi zarureti doğuyor. Hedef; yediden yetmişe okuyan bir toplum olabilmek. Atatürk’ün de arzusu bu. Bizim şu mütevazi çalışmamız, bu oluşuma bir katkı sağlayabilirse, kendimizi bahtiyar addederiz.

Bu duygularla ve iyi okumalar temennisiyle esenlikler dilerim.

Bu Sayfayı Paylaşın

Tüm Kitaplar